Avustralya’nın Megafaunasının Yok Olma Nedeni

Paylaş

Bir zamanlar Avustralya’da, pikap boyutunda keseli hayvanlar, devasa kuşlar, 5 m’lik zehirli kertenkeleler gibi devasa hayvanlar yaşıyordu. Megafauna olarak bilinen bu büyük boyutlu hayvanlar Avustralya’da her zaman vardı. Ancak yaklaşık 2,5 milyon yıl önce devasa boyutlara ulaştılar. En büyükleri ise Pleistosen Çağı olarak bilinen dönemde yaşadı.

Son on yılda yüzlerce megafauna fosilinin ortaya çıkarılması, yanıt bekleyen şu soruyu gündeme getirdi: Bu hayvanların 60.000 ila 20.000 yıl önce yok olmalarına ne neden oldu? Bilim insanları, bu devasa hayvanların nasıl yok olduğuna ilişkin giderek artan kanıtları gün yüzüne çıkarıyor.

Yavaş Bir Yok Oluş

Araştırmacıların hemfikir olduğu tek bir şey var; bu devasa hayvanlar “katliam” biçiminde bir olayla bir gecede yok olmadı. Toplamda yaklaşık 10.000 yıl süren oldukça yavaş bir yok oluş söz konusu.

Ancak uzlaşı büyük ölçüde burada bitiyor ve görüşler ayrışıyor. Megafaunanın yok oluşunun nasıl gerçekleştiğine ilişkin üç temel kuram var: İklim değişikliği, insanların avlanması ve her ikisi birden.

İnsan Avlanmasının Payı

Flinders Üniversitesinde 20 yıldır megafauna üzerinde çalışan paleontoloji öğretim görevlisi Dr. Aaron Camens, insanların bu türlerin yok oluş sürecinde birincil rol oynadığına inanıyor.

Çevrede ağır ağır dolaşan büyük boyutlu protein kaynağı hayvanlar olduğunda, insanların onları avlamayacağını düşünmenin saçma olduğunun altını çizen Camens, “İnsanlar, karşılaştıkları her hayvanı kasıtlı bir hırsla öldürmüş değil… ama var olan bir dengeyi bozmuş oldular.” diyor.

Megafauna, üreme konusunda oldukça yavaştı. Çevreyle bir denge içindeydiler ancak insanlar geldiğinde bu denge değişti. Bu da onları yok olmaya karşı savunmasız duruma getirmiş olabilir. Örneğin, eğer Avustralya Yerlileri belirli bir bölgede yılda yalnızca bir kez genç bir Diprotodon avlamış olsaydı, bunun 1.000 ila 10.000 yıl içinde türün tümüyle yok olmasına yol açabileceğini belirten Camens, bunun, insan yaşamı boyunca neredeyse fark edilmeyecek denli küçük bir düşüş olduğunu söylüyor.

İklim Etkisi

Megafauna fosillerini tarihlendiren jeokimya profesörü Anthony Dosseto, bu yok oluşta hem iklim değişikliğinin hem de insan etkinliğinin etkili olmuş olabileceğini savunuyor.

Dosseto, “İnsanların payı olduğuna eminim. Ancak iklimsel ve çevresel değişimi tümüyle görmezden gelmemiz gerektiğine ilişkin bir kanıt olduğuna da çok inanmış değilim.” diyor.

Bir çalışmada, ekibiyle Queensland’deki South Walker Creek bölgesinde bulunan fosilleri 34.000 ila 40.000 yıl öncesine tarihlendirdi. Şaşırtıcı biçimde, aynı ekip yalnızca 20.000 yıllık megafauna kangurusu fosilleri de buldu ve bu veri, başka bağımsız bir laboratuvarca doğrulandı. Bu daha genç tarih, buzulların en büyük boyutlarına ulaştığı son dönem olan son buzul maksimumuna denk geliyor ve bu da iklim değişikliğinin en azından kimi  megafauna türlerinin yok oluşunda payı olduğuna ilişkin bir kanıt sunuyor.

Dosseto, “Bu bir bakıma tuhaf, çünkü tüm megafauna türlerinin o dönemde artık ölmüş olması gerekiyordu. Bu bulgu muhtemelen kimi tartışmalara yol açacak.” diyor.

Hem iklimin hem de insan etkinliklerinin bir payı olduğuna inanan Dosseto’ya göre bu iki etken birbirini dışlamak durumunda değil.

Farklı Türler, Farklı Hikayeler

Batı Avustralya Müzesi’nde memeliler küratörü olan Dr. Kenny Travouillon, megafauna türlerinin tükenmesinde tek başına insanları veya iklimi suçlamak için yeterli kanıt olmadığına inanıyor. “Büyük olasılıkla, her ikisinin bir kombinasyonuydu.” diyen Travouillon, bunun her megafauna türü için geçerli olmadığını da ekliyor.

Örneğin, boynuzlu dev kaplumbağa benzeri Ninjemys oweni gibi kimi megafauna türlerinin Avustralya’ya insanların gelişinden önce ortadan kaybolduğuna vurgu yapan Travouillon, ayrıca Pilbara’daki Du Boulay Creek gibi bölgelerde Diprotodon da dahil olmak üzere 100.000 yıl öncesine tarihlenen fosillerin varlığının, insanların müdahalesi için çok erken bir zamanı gösterdiğini söylüyor.

Travouillon, birkaç yıllık kuraklığın, popülasyonları hızla tehlikeli düzeyde düşürebileceğini ve kalıcı yok oluşa karşı savunmasız duruma getirebileceğini öne sürüyor. Yine de insanlarla zaman bakımından kesişen en az 20 megafauna türünün var olduğunu kabul ediyor.

Her Şey Kemiklerde Saklı

Batı Avustralya’nın engin coğrafyası, farklı iklim ve ekosistemler barındırıyor; bu da paleontologlar için kıta genelinde net bir megafauna tarihi oluşturmayı güçleştiriyor.

Travouillon, “Batı Avustralya’nın tek bir noktasına bakıp her yerde aynı olduğunu varsayamazsınız. Fosil kayıtları tutarlı olmadığından tüm kıtaya ilişkin genelleme yapmak doğru değil.” diyor.

Örneğin tropik bölgelerde sıcak ve nemli koşullar, kemiklerin iyi korunmasını engelliyor ve ve bilim insanlarının inceleyebileceği daha az kalıntı bırakıyor. Öte yandan kıtanın güneybatı bölgeleri, megafaunanın gerçekten yok olmasına neyin neden olduğuna ilişkin tartışmaları körükleyen kusursuz bir fosil kaydı barındırıyor.

Tartışmaya Açık

2010 yılında güneybatı mağaraları üzerine yapılan bir çalışma, iklimden çok insan etkeninin megafaunanın yok oluşunda başlıca suçlu olduğuna ilişkin sağlam kanıtlar sunduğu sonucuna vardı. Camens’e göre, bu alanlar kıta çapındaki yok oluşu anlamak açısından kritik önemde çünkü megafaunanın iklim değişimlerine şaşırtıcı düzeyde dayanıklı olduğunu gösteriyor. Travouillon ise aynı fikirde değil. Travouillon ve Tyler Faith de dahil olmak üzere diğer araştırmacılar aynı verileri yeniden incelediklerinde, aynı dönemde iklimin de değiştiğini ortaya koydular. Bu da iklim değişikliklerinin hala önemli bir etken olabileceğini gösteriyor. Dolayısıyla bu konuda tartışma hala sürüyor.

Henüz Karar Çıkmadı

Eğer bu 40.000 yıllık soru bugün “yargıya” taşınsaydı, yüksek olasılıkla yeterli kanıt olmadığı için sonuç çıkmazdı. Peki bu faili meçhul davayı çözmek için hangi kanıtlara gereksinim var?

Camens ve Travouillon’un hemfikir olduğu nokta şu: İnsanların bu hayvanları etkin olarak avladığını ve tükettiğini gösteren kesim alanları. Travillion, “Başka kıtalarda insanların avladıkları hayvanlar için kesim alanları olduğuna ilişkin açık kanıtlar var. Avustralya’da ise hiç yok, tam anlamıyla sıfır.” diyor.

Böyle bir kanıt olmadıkça, insanların bu hayvanları avlayarak yok oluşa sürüklediğini kanıtlamak güçleşiyor. Travouillon, daha bulunmamış kesim alanlarının var olabileceğini düşünüyor, ancak Camens, “Bir bölgede kesim alanı bulsak bile, bu megafaunanın bütün bölgelerde insanlarca avlandığını göstermeye yetmez. Farklı yerlerden, farklı iklim bölgelerinden ve farklı bitki örtüsü tiplerinden çok sayıda alana ilişkin veriye gereksinimimiz var.” diye ekliyor.

O zamana dek, Avustralya’nın megafaunasının yok oluşuna ilişkin bu 40.000 yıllık gizem, tartışmayı sonunda sonlandırabilecek bir sonraki büyük bulguyu bekleyerek, yanıtlanmamış bir soru olarak kalmayı sürdürüyor.

Kaynak

Arkoefili

Berat Aydın

1992'de Bursa'da doğdum. İlk ve orta öğrenimimi Bursa'da tamamlayıp yüksek öğrenim için İstanbul Üniversitesi Coğrafya Bölümü'nü tercih ettim. Burada tanıştığımız arkadaşlarımızla Ekopangea'yı kurduk ve geliştirmeye çalışıyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir