Güneş Tutulmaları Depremleri Tetikler Mi?

Paylaş

Güneş tutulmaları çok eskiden beri bilinen gök olaylarıdır. Çok basit anlatımıyla Ay’ın Dünya ile Güneş arasına girmesiyle Güneş tutulması olayı gerçekleşir. Dünya’nın değişik bölgelerinde yılda en az iki, en çok beş Güneş tutulması yaşanabilmektedir. Eski çağlara dönüp baktığımızda geçmişteki insan topluluklarının yazılı, yazısız kültür miraslarında Güneş ve Ay tutulmalarının nedeni hep doğaüstü güçlerle açıklanmaya çalışılmıştır. Yapılan betimlerde tutulmalar sırasında ya bir tanrı, ya bir kötü ruh ya da uğursuz bir hayvan Güneş’i veya Ay’ı söndürmeye, yok etmeye çalışmaktadır. Kimi toplumlarda ise Güneş tutulması kıyamet, kıtlık, savaş, karışıklık ve deprem berlirtisi sayılıyor; kimileri de Güneş tutulmasını büyük ve ünlü kişilerin ölümüne gösterge sayıyordu. Babil ve Çin’in tarihî belgelerinde, Asurların yazıtlarında MÖ 8. yüzyılda gerçekleşen Güneş tutulması ayrıntılı anlatılmaktadır. Bugünkü Kızılırmak’a yakın bir alanda MÖ 585 yılında gerçekleşen bir tutulmanın Medlerle Lidyalılar arasında süregelen bir savaşı sona erdirdiği ve Kızılırmak’ı her iki devletin sınırı sayıldığı bilinmektedir. Daha sonra MÖ 477 yılında Isparta’da bir başka Güneş tutulması gözlendiğini anlatan ünlü tarihçi Herodot, bu tutulmanın günün tam ortasında yaşandığını, göğün birdenbire karardığını ve insanların korku içinde kaçıştığını anlatmaktadır. Ne yazık ki bu tutulmadan 2492 yıl sonra bu kez 20 Mart 2015 tarihinde ülkemizden de izlenen bir başka Güneş tutulmasında yine insanlar “ya tutarsa” anlayışı ile ortaya attığı savları ile kaygılanmışlardı. Bundan daha acısı 29 Mart 2006 tarihinde yaşanan olayda konunun uzmanı kimi bilim insanlarının korkunun en çok yaşandığı yerlerden birisi olan Niksar’da tutulmanın bir gün öncesinde çok geniş bir topluluğa verdiği konferansların olumlu etkisiyle, 24 saat bile sürmeden bu kez de bir başka bilim insanının ortaya attığı ve fısıltı biçiminde tüm bölgeye yayılan dayanaksız iddialarla uzunluğu 2 km’yi bulan araç konvoyuyla kişilerin gecenin karanlığında daha güvenli yer bulmak amacıyla kaçışmaları 21. yüzyıl Türkiye’sine hiç yakışmamıştır.

Depremler ve Güneş tutulmaları arasında anlamlı bir ilişkinin var olup olmadığını araştıran bilim insanlarının ulaştığı sonuçlarda 1500-1999 yılları arasında gerçekleşen binlerce deprem ile bu yıllar arası Türkiye’den gözlenebilen 24 Güneş tutulmasını incelemiş ve binlerce deprem ile bu 24 tutulma arasında bir ilişki kurmak için mantıklı bir dağılımın bulunmadığını ortaya koymuştur. Depremleri tetikleme bakımından Güneş tutulmalarının özel bir ilişkisinin olmadığını, ancak olsa olsa bu ilişkinin “bardağı taşıran son damla” örneğinde olduğu gibi artık aşırı duyarlılaşmış kimi faylarla sınırlı olabileceğini vurgulamışlardır.

Güneş ve Ay’ın uyguladıkları çekim güçleri değişmemektedir. Güneş ışığının birkaç dakika gölgelenmesi ile Dünya’nın kimi bölgelerine daha az enerji gelmiş olacaktır. Bu enerji azalması depremi tetikleyen ve deprem hareketinin taşıdığı hareket enerjisinin yanında çok küçüktür yani deprem oluşumuna etki etmez.

11 Ağustos 1999 tarihindeki Güneş tutulmasından hemen sonra 17 Ağustos 1999’da gerçekleşen Kocaeli depremi ile kişilerde Güneş tutulmaları ile depremler arasında bir ilişki olabileceği kanısı oluşmaya başlamıştır. Toplumun büyük bir bölümünün halen bilimsel bilgiden ne denli yoksun olduğunu açıkça ortaya koyan bu kanı düşündürücüdür. Bilimsel bilginin yetersiz kaldığı ya da olmadığı toplumlarda, dogmatik düşüncelerin oluşması, söylentilerin önem kazanması, yalan ve yanlış haberlerle kimi çevrelerin bundan kazanç sağlaması olağandır.

Sonuç olarak, Atatürk’ün dediği gibi “Yeryüzünde her şey için, uygarlık için, yaşam için, başarı için en gerçek kılavuz bilimdir, fendir. Bilim ve fenin dışında kılavuz aramak aymazlıktır, bilgisizliktir, sapkınlıktır.”

Alpcan Yücedağ

Tüm eğitim-öğretim hayatını İstanbul’da sürdürmüş bir coğrafya öğretmeniyim ve Türkiye’nin çeşitli illerinde şubeleri olan 45. yılını geride bırakmış özel bir eğitim kurumunda Coğrafya Bölüm Başkanı olarak görev yapıyorum. 2015 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü’nden mezun oldum, özellikle fiziki coğrafya konularına büyük ilgi duyuyorum. Mesleki deneyim ve birikimimi şimdi de Ekopangea platformunda paylaşmayı hedefliyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir