Müslümanların Coğrafya’ya Katkıları
Paylaş
Avrupa’da bilimsel anlamda karanlık bir çağın yaşandığı dönemde çok iyi gezgin ve gök bilimci olan Müslüman bilim insanları yetişmiştir. Özellikle İdrisî’nin ve Birunî‘nin çizdiği haritalar o döneme dek çizilen en nitelikli haritalardı. Ancak bu haritalarda özellikle kıyı çizgileri çok da doğru gösterilememişti. İdrisî gibi İstahrî de çizdiği “İstahrî’nin Dünya Haritası” ile tanınmıştır.
İslam coğrafyası, Atlas Okyanusu’ndan Büyük Okyanus’a dek iki yüz yıldan daha kısa sürede yayılan bir uygarlığın açıklamasıdır aynı zamanda. Gerçekten de İslamiyet’in bu denli hızlı yayılması Müslüman bilginlerin İspanya’dan Hindistan’ın ötesine uzanan yolculuklarında ve coğrafyada İslamî bir geleneğin oluşturulmasında yardımcı olmuştur. İslamiyet’in başlarında kimi eski kaynaklar yok olduysa da ilerleyen dönemde Kahire, Şam, Bağdat ve Granada(Gırnata) önemli bilim merkezleri durumuna gelmişlerdir. Bu duruma Müslüman bilginlerin Eski Yunan, Roma, Fars ve Sanskrit kaynaklarının Arapçaya çevirmeleri ve bulundukları coğrafî konum nedeniyle Çin’den gelen kültürel ve bilimsel akıma açık olmaları etkili olmuştur.
İslam coğrafyasının gelişmesinde İslamiyet’teki hac ibadetinin büyük katkısı olmuştur. Türlü bölgelerden gelecek olan hacı adaylarının kutsal topraklara ulaşmalarını sağlamak amacıyla yapılan çalışmalar başka bölgelere de taşınmıştır.
İslam coğrafyacılarının ilk bölümü Batlamyus gibi eski coğrafyacılardan etkilenmişlerse de Makdisî gibi gezginler kendi özgün biçemlerini yerleştirmişlerdir. Bu dönem coğrafyacıları ve yapıtları arasında;
• İbni Hurdazbih; Yollar ve Ülkeler(Kitab el-Mesalik el-Memalik),
• Yakubî; Ülkeler(Kitab el-Büldan),
• Rüstah el-Hemedanî; Kitab el-Alak el-Nefise,
• El-Fakih el-Hemedanî; Ülkeler(Kitab el-Büldan),
• Bağdadî; Kitab el-Harac,
• Mesudî; Acaib el-Dünya(Yeryüzünün İlginçlikleri),
• Gerdizî; Zeyn el-Ahbar,
• Kaşgarlı Mahmut; Divanü Lügati’t-Türk,
• Bekrî; El-Memalik ve’l-Mesalik(Ülkeler ve Yollar),
• İbni Havkal; Suret el-Arz(Göğün Görünümü) ve
• Makdisî; Ahsen el-Tekasim sayılabilir.
Binli yılların başında yaşayan Birunî ise İslamiyet’in yetiştirdiği en büyük bilim insanlarından biridir ve 1029 yılında bir dünya haritası hazırlamıştır.
İlk Müslüman coğrafyacıların Avrupa’ya etkisi çok az olmakla birlikte İdrisî Sicilya kralının desteğiyle daha derin bilgilere ulaşmış ve güneyi yukarıda gösteren alışılmışın dışında bir harita çizmiştir. Bu haritasıyla birlikte Sicilya kralı 2. Roger’a sunduğu Nüzhet el-Müştakk fi İhtirak el-Afak adlı yapıtı önemlidir. İdrisî bu yapıtında haritasında gösterdiği toprakları, tarım ve yerleşmelerin yapısı ile denizler, dağlar, akarsular ve ovaların uzantılarını ortaya koymuştur. Ayrıca, yeryüzünü böldüğü 7 iklim bölgesinde yaşayan toplumların ürünleri, el sanatları, ticaret malları, gelenek-görenekleri ve dinlerini de ayrıntılı biçimde açıklamıştır.
Daha sonraki dönemler ise Anadolu’da Hamavî; Mucem el-Büldan, Hindistan’da Avfî; Cavam el-Hikayet, Kazvinî; Asar el-Bilad, Mağribî; El-Coğrafya’yı yazmış önemli Müslüman coğrafyacılardır. Ebu’l Fida ise Takvimü’l Büldan adlı yapıtında yeryüzünü ve özelliklerini, denizler, göller, ırmaklar ve dağlar gibi doğal ögeleri anlattıktan sonra şehirleri incelemiştir.
Müslüman gezginler arasında en çok tanınanı ise Tancalı İbni Batuta’dır. İbni Batuta 1325’te doğduğu şehirden hac görevini yerine getirmek için ayrılmış ve uzun bir süre geri dönmemiştir. 30 yıl süren bu yolculuğu sırasında Kuzey Afrika, Suriye, Anadolu, Mezopotamya, İran, Hicaz, Yemen, Hindistan, Maldiv Adaları ve Seylan’ı görebilmiş ve Tuhfa el-Nuzzar fi Garaib el-Amşar va Acaib el-Asfar adlı yapıtında anlatmıştır.
İbni Batuta’nın çağdaşı olan İbni Haldun ise Mukaddime adlı yapıtında 14. yüzyıl Müslüman coğrafî düşüncesini çok iyi yansıtmıştır. Coğrafyayı daha çok siyasî açıdan incelemiş olan İbni Haldun uygarlıkların ve devletlerin yükseliş ve çöküşlerinin doğal çevreyle olan ilişkisini ortaya koymuş ve çevreci belirlenimci görüşe önemli bir katkı yapmıştır. İbni Haldun dünyayı, üzerinde sularla çevrili olan karaların olduğu bir küre olarak görüyor ve 7 iklim kuşağına ayırıyordu. Bu kuşaklardan 3. ve 6. kuşak arasında kalan kuşaklar yaşamaya, devletlerin ve uygarlıkların kurulup büyümesine elverişliydi.
Müslüman coğrafyacılar yeryüzü betimlemeleri ve hesaplamalar kadar gök bilimsel çalışmalar da yapmışlardı. Namaz vakitlerini, kutsal günleri, türlü yerlere göre kıbleyi belirlemek gibi dinî amaçlar ve nedenlerle Güneş ve Ay’ın hareketlerini ve Ay takvimini belirlemek amacıyla gök bilimle de ilgilenmişlerdi.
Avrupa’nın bilimsel anlamda karanlıklara gömüldüğü bu dönemlerde İslamiyet’in ve Müslümanların bilime olan bakışı coğrafyaya da diğer bilimlere olduğu gibi çok önemli katkılar yapmıştır.
Kaynak
Nazmiye Özgüç ve Erol Tümertekin. Coğrafya; Geçmiş, Kavramlar, Coğrafyacılar. İstanbul: Çantay Kitabevi, 2010.